Seyahat Günlükleri (Mersin #1)

toasted-coco:
Gustave Flaubert delikanlılık yıllarında tuttuğu günlüğüne şöyle yazmış. “Sıkıldım, sıkıldım, sıkıldım”..

Kendisi Fransa , Rouen’ de yaşayan bir insandı ve her seferinde burada yaşamanın sıkıcılığından gem vuruyordu. Taşradaki ilkel yaşama özlem duyuyor orada ki insanların kaygısızlığını , hayata karşı olan sorumsuzluğunu tatmanın düşünü kuruyordu.

İstanbul’da doğmuş ve büyümüş bir insan olarak kurtuluşumu hep kendi metropollüğümden kaçışta gördüm. Üstüme üstüme gelen insan kalabalığı akşam saatlerinde aksaraydan yükselen yoğun kebap dumanı her gün aynı kabusu yaşatıyordu bana .

İstanbul’ un iyice yaşanmaz olduğunu düşünmeye başlamıştım ki hocamdan bir yaz stajı teklifi aldım. Mersin boğsak adasında arkeolojik yüzey araştırması yapılıyordu çıkan bezemeli parçalar için rölöve çizimi yapacak bir mimarlık öğrencisi aranıyordu.

Aradığım şeyin tam olarak bu olduğunu gösteriyordu google dan bulduğum görsellerde. Deniz olacaktı , metropolden uzaklaşacaktım ve etrafımda tanıdığım kimsenin olmamasının verdiği inanılmaz özgürlük hissi olacaktı. Bekletmeden kabul ettim mersin’ e gitmek için sabırsızlanıyordum !

Adana havaalanından indiğimde 50 derecelik hava karşıladı beni ilk. İronik bir şekilde babam adana doğumluydu , memleketim sorulduğunda türk insanı inatla İstanbul’ u kabul etmediğinden memleketim dediğim yerdi Adana ama gel gör ki turistliğin dibini yaşıyordum “memleketimde”. Sıcaktan trake solunumuna geçmeye çalışan vücuduma aldırmamaya çalışarak yol tarifi almaya çalıştım. Meğer boğsak silifkedeymiş hatta onun da ucundaymış hatta bildiğin Kıbrıs ’ a daha yakınmış da ayıp olmasın diye silifke diyorlarmış !

Vardım zannederken 3 farklı vasıtayla toplam 5 saatlik otobüs yolculuğu yaptım. En son Boğsak Camii de bıraktı beni minibüs. Boyumdan büyük bavulum ve anında edindiğim kavruk tenimle öylece bırakılmıştım cami avlusuna…( devamı sonra)

Ne Düşünüyorsunuz Bu Konuda:

Daha yeni Daha eski