Barcelona'nın Bahsedilmeyen Asıl Yüzü, Balonu Patlatıyoruz!

gazikacmislaflar:
Bir şehri doğru okumak, sadece o şehrin en önlü olan yerlerinde fink atarak günleri doldurmak değildir. Şehrin bütünne hakim olmaktır.

Bu noktadan harekete çıkarsak, gezdiğim destinasyonlar içerisinde kent kültürü ve estetiği açısından bu kadar zıt prototip çizen Barcelona, beni en çok hayal kırıklığına uğratan kent oldu. Neden mi, hemen şehre varıştan itibaren başlayalım.

***

Gece iki civarı, hava alanından, Havaş tarzı bir otobüsle şehre ulaştığımda, bizi karşılayan görüntüler Türkiye’den pek farklı olmadı. Çünkü ileriki günlerde öğrendiğim üzere, dünyanın sayılı şehirlerinden Barcelona’da, ana şehirler arası otobüs termineli, şehir içi otobüsler ve metrolar gece on iki buçuktan itibaren kapanıyormuş. Bu sebeple dönüş için olan uçuşa yetişmek için taksiye binmek zorunda kaldık. Gelişte de şehrin bir noktasında kullanılmayan küçük, eski ve dökülen ilçe otobüs terminali gibi bir yere indik.

İngilizce konuşabilen insanları bulmanın zorluğu ile gece yarısı otele ulaşmak için baya bir zorluk çektik. Bu sebeple turist olduğumuzu anlayan ve avlamak isteyen uyanık taksiciler ile tutuşulan pazarlık sahneleri hiçbir şekilde Türkiye’yi aratmıyor zaten.

Ertesi gün ise, şehirde biraz dolaştıktan sonra, şehrin görülmesi gereken ikonlarının, en ünlü caddesi La Rambla çevresinde toplandığının farkına varıyorsunuz. Bu caddede ise akşama doğru birden etrafınızda katkılı bira satan tek başına bağıran adamlar ve diğer tekin olmayan satıcılar fırlıyor. Sahilde ise biraz dinlenmek ya da güneşlenmek için uzandığınızda, başınıza zorla masaj yapmak için aileboy üşüşen uzak doğulu kadınları sırtınızı ellerken, saçma sapan örtüler satmaya çalışan Pakistanlı satıcıları güneşinizi kapatırken, katkılı bira satıcıları ve diğer pek çok insanı ise başınızda dikilirken buluyorsunuz.

Şehrin reklamının iyi yapılmasından ötürü, yeme içme, alışveriş ve diğer turistik aktiviteler çok pahalı. Krizin etkisini de yok saymamak gerek. Gece hayatının gereksiz pahalılığına ve herhangi bir yerde açık alınan içkilere dikkat edilmesi gerekiyor. Ekonomik krizin etkisi ile iç sokaklara doğru kapanmış pek çok mağaza ve işini kaybetmiş insan görüyorsunuz. Genel itibari ile çok fazla göçmen bulunan şehirde ise ağırlık, uzakdoğulular, Arap ülkelerinden gelenler ve Hintlilerden ibaret.

Şehrin bir ucundaki ünlü kilise c’ya bisikletle ya da yürüyerek gitmeyi tercih ederseniz, yorgunluktan öldüğünüz için fotoğraf çekmeye bile üşeniyorsunuz. Zaten oraya gidene kadar şehrin dörtte birlik alanını görüyorsunuz. Kilise halen inşaatta olduğu için günümüzde yapılan eklemeler kendini çok belli ediyor ve abartılı olarak büyütülen kısımlar saçma sapan bir hava katıyor.

Şehrin markalaşmasına önemli katkılar sağlamış Gaudi etkisindeki, binalarıda çıkarırsak, geriye aşağıdaki gibi birbirinin aynısı olan binalar kalmaktadır:

[embed]http://http://media.tumblr.com/5cbae290078087877b7d9c06fc5ce286/tumblr_inline_mutusgF9Hr1rwmbbf.jpg[/embed]

Kırık kaldırım taşları, yaya yolu problemi ve küçük kaldırımlar, herhalde akdeniz kuşağındaki tüm ülkelerin problemi:

tumblr_inline_mutusgF9Hr1rwmbbf[1]

Gaudi etkisindeki yapılaşma kuşağı ise başlarda biraz etki çekici olsa bile, birkaç binadan sonra artık sıkmaya ve birbirine benzemeye başlamaktadır. Tipik birbirinin aynısı olan dar sokaklar, yanındaki bina ile uyumsuz birden fırlayan saçma sapan binaları ile tam bir karmaşa:

tumblr_inline_mutwosgGLC1rwmbbf[1]

Çok övülen La Rambla üzerindeki meyve sebze pazarınında, tipik Ankara Ulus’taki balıkçılar pazarından bir farkı yok. Bu yüzden sıcak iklim kuşağındaki bir ülkeden gelen bizler için bunlar pekte bir anlam ifade etmiyor. La Rambla’nın sonu ise benim için tek güzel yer olan limana çıkıyor. Yani bu kadar övülen bir şehirde de biraz güzel bir şeyler görmek ise yine de genel anlamda tatmin edici olmuyor.

***

Mutfak kültürüne gelirsek küçük bir tavada yaklaşık olarak 10 Euro civarında satılan Tapas ise, salçalı bulgur pilavı üzerinde karışık ahtapot, karides, tavuk ile servis edilen, benim pek sevmediğim en ünlü yiyecekleri, bunun yanında deniz ürünleri pek yaygın olarak tüketilmekte. Kısacası sıcak iklim kuşağında bir ülke olmasına rağmen mutfak konusunda pek başarılı değiller.

Özetle Barcelona, abartıldığı gibi güzel olmaktan ziyade tam bir karmaşadan ibaret. Şehirde gaudi, La Rambla ve Sagrada Familia’yı çıkarırsak hiçbir şey kalmamaktadır. Şehrin dörtte birini kaplayan görülmesi gereken yerler ve iyi semtleri çıkarırsak geriye kalanı banliyö ve yukarıda resimlerini paylaştığım birbirinin aynısı olan binalardan oluşmaktadır. Buda seksenli yıllarda Avrupa Birliğine alındıktan sonra adam olduğu söylenen, öncesinde ise, kanlı bir diktatorlük rejimi ve geri bir ülke olan İspanya’nın geriye kalanında ne kadar gelişmiş olduğunu sorgulatıyor. Çünkü en büyük, güzel ve gelişmiş olduğu iddia edilen Barcelona kelimenin tam anlamıyla patladı.

Ne Düşünüyorsunuz Bu Konuda:

Daha yeni Daha eski